O, hikayeyi yalanlamak için acele etti.
- She hastened to deny the story.
Kompozisyonu aceleyle yazdım, bu yüzden hatalarla dolu olmalı.
- I wrote the composition in haste, so it must be full of mistakes.
Hata onun emekliliğini hızlandırdı.
- The mistake hastened his retirement.
Mary hızla odasına geri döndü.
- Mary hastened back to her room.
Acele işe şeytan karışır.
- More haste, less speed.