to heat, or to become hot

listen to the pronunciation of to heat, or to become hot
Englisch - Türkisch

Definition von to heat, or to become hot im Englisch Türkisch wörterbuch

hot
{s} sıcak

Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır. - In the summer it's very hot in southern Spain.

Hava sıcaktı. Ve hava oldukça nemliydi. - The weather was hot. And pretty humid.

hot
{s} acı

Bir acı biber kestikten sonra asla gözlerini ovma. - Never rub your eyes after cutting a hot pepper.

Acı ve baharatlı olmayan bir şey yemek istiyorum. - I want to eat something that's not hot and spicy.

hot
ateşli

Bir güneş yanığın mı var yoksa her zaman böyle ateşli misin? - Do you have a sunburn, or are you always this hot?

Tom Mary'ye onun ateşli olduğunu söyledi. - Tom told Mary that she was hot.

hot
{s} radyoaktif
hot
(Argo) çalıntı mal
hot
(Argo) kaçak mal
hot
şehvetli
hot
taze

Taze çilekler sıcak kekler gibi gitti. - The fresh strawberries went like hot cakes.

hot
ıssı
hot
ilgili

Rehberimiz bize otelin yeriyle ilgili yanlış bilgi verdi. - Our guide misinformed us about the location of the hotel.

hot
{s} şiddetli
hot
{s} çalıntı
hot
{s} iletken
hot
yakıcı şiddetli
hot
{s} seksi

O, gördüğüm en seksi adam. - He's the hottest guy I have ever seen.

Bu kız gerçekten seksi. - This girl is really hot.

hot
taze polisçe aranmakta olan
hot
ateşli olarak
hot
ısınmak
hot
(zarf) kızgın, öfkeyle, şiddetle, ateşli olarak
hot
{s} yüksek gerilimli akım taşıyan (tel)
Englisch - Englisch
hot
to heat, or to become hot
Favoriten