Kimse benim ülkemden nefret etmek istemez.
- Nobody wants to hate my country.
Hiç kimse ülkemden nefret etmek istemedi.
- Nobody wanted to hate my country.
Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
- Some people hate to argue.
O, kocasından nefret etti.
- She hated her husband.
Yedi ölümcül günah şunlardır: kibir, kıskançlık, açgözlülük, öfke, şehvet düşkünlüğü, oburluk ve tembellik.
- The seven deadly sins are: pride, envy, greed, anger, lust, gluttony and sloth.
Kıskançlık yedi ölümcül günahtan biridir.
- Envy is one of the seven deadly sins.
O, ona bir kazak satın aldı, ama o renginden nefret etti.
- She bought him a sweater, but he hated the color.
O, kocasından nefret etti.
- She hated her husband.
Haset etmek günahtır.
- To feel envy is a sin.
Kıskançlık imrenme ile aynı değildir. İkisini karıştırmayın. Bir fark var.
- Jealousy is not the same as envy. Do not confuse the two. There is a difference.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Yedi ölümcül günah şunlardır: kibir, kıskançlık, açgözlülük, öfke, şehvet düşkünlüğü, oburluk ve tembellik.
- The seven deadly sins are: pride, envy, greed, anger, lust, gluttony and sloth.
O, arkadaşlarını kıskanıyordu.
- He was the envy of his friends.
Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.
- Envy is the central fact of American life.
Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.
- The neighbor woman nearly died of envy.
He gave me a look filled with pure hate.
... And people who hate their jobs or they're in difficult ...
... I don't hate Jews. ...