to hasten; to impel to greater speed; to urge on

listen to the pronunciation of to hasten; to impel to greater speed; to urge on
Englisch - Türkisch

Definition von to hasten; to impel to greater speed; to urge on im Englisch Türkisch wörterbuch

hurry
{f} acele etmek

Acele etmek zorunda değilsiniz. - You don't have to hurry.

Gerçekten acele etmek zorundayız. - We've really got to hurry.

hurry
{i} acele

Acele et. Okula geç kalacaksın. - Hurry up. You'll be late for school.

Aceleyle havaalanına gitti. - He went to the airport in a hurry.

hurry
{i} telaş

Misafirlerimiz bir telaş içindeler. - Our guests are in a hurry.

John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu. - John was in such a hurry that he had no time for talking.

hurry
ivedilenmek
hurry
ivmek
hurry
çabuklaştırmak
hurry
acele ettirmek
hurry
aceleyle gitmek/göndermek
hurry
acele ile göndermek
hurry
{f} acele et

Acele et. Okula geç kalacaksın. - Hurry up. You'll be late for school.

Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın. - Hurry up, or you will be late for the last train.

hurry
hurr telaşlan/telaşlandır
hurry
(fiil) acele etmek, hızlandırmak, aceleye getirmek, acele ettirmek, sıkıştırmak, çabuk olmak
hurry
{ü} hızlan

İşi hızlandırmak zorunda kaldım. - I had to hurry the work.

hurry
telâşla
hurry
{f} aceleyle götürmek/getirmek
hurry
{f} aceleye getirmek
Englisch - Englisch
hurry
to hasten; to impel to greater speed; to urge on
Favoriten