O, hikayeyi yalanlamak için acele etti.
- She hastened to deny the story.
Geç kalma ihtimaline karşın acele et.
- Make haste in case you are late.
Mary hızla odasına geri döndü.
- Mary hastened back to her room.
Hata onun emekliliğini hızlandırdı.
- The mistake hastened his retirement.
Acele işe şeytan karışır.
- More haste, less speed.