O, kızının ağladığını bir bakışta gördü.
- He saw at a glance that his daughter had been crying.
Bana bir bakış fırlattı.
- She gave a glance at me.
Buna göz atmak isteyebilirsin.
- You might want to glance at this.
Broşüre hızla göz atmak.
- I glanced through the brochure.
Bu rapora bir göz atar mısın?
- Will you glance through this report?
Onun mektubuna göz attım.
- I glanced at his letter.
Bu rapora bir göz atar mısın?
- Will you glance through this report?
O, evraklara bir göz attı.
- He took a glance at the papers.
The spring sunlight was glancing on the water of the pond.
... so that when it's changed out, you can tell at a glance that it's happened. Then, if you ...