to give occasion to; to cause; to produce; to induce; as, to occasion anxiety

listen to the pronunciation of to give occasion to; to cause; to produce; to induce; as, to occasion anxiety
Englisch - Türkisch

Definition von to give occasion to; to cause; to produce; to induce; as, to occasion anxiety im Englisch Türkisch wörterbuch

occasion
{i} durum

Onun konuşması duruma çok uygun değildi. - His speech was not very becoming to the occasion.

Konuşman duruma uygundu. - Your speech was appropriate for the occasion.

occasion
olay

Bugünkü büyük olay nedir? - What's the big occasion today?

occasion
önemli gün
occasion
lüzum
occasion
sıra

Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler. - They visited me occasionally.

Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir. - Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.

occasion
münasebet
occasion
on occasion ara sıra
occasion
{i} gerek, lüzum
occasion
elverişli durum
occasion
sebep/durum/sıra/fırsat
occasion
{i} zaman: I wasn't there on that occasion. O zaman orada değildim
occasion
gereklik
occasion
{i} özel durum

Ben sadece özel durumlarda kravat takarım. - I only wear a tie on special occasions.

Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez. - Tom never drinks except on special occasions.

occasion
{i} neden
occasion
{i} neden, sebep
occasion
{i} mahal
occasion
fırsat düştükçe
occasion
(isim) ortam, mahal, özel durum, durum, fırsat, neden, sebep, uygun zaman, sıra
occasion
{i} uygun zaman
Englisch - Englisch
occasion
to give occasion to; to cause; to produce; to induce; as, to occasion anxiety

    Silbentrennung

    to give oc·ca·sion to; to cause; to produce; to induce; as, to oc·ca·sion anx·i·e·ty

    Aussprache

Favoriten