Hayatta bir şey elde etmek istiyorsanız, akıntıya karşı yüzmelisiniz.
- If you want to get something in life, you should go against the flow.
Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
- Tom will have only one chance to get that right.
Ben sadece kızımı güvenle geri getirmek istiyorum, bu kadar.
- I just want to get my daughter back safely, that's all.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get her back?
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
- In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
İyi bir koltuk almak için yapmanız gereken tek şey, erken çıkmaktır.
- All that you have to do to get a good seat is to leave early.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Kızmak için neden yok.
- That's no reason to get angry.
Laura son dakikada sadece arkasını dönmek ve kaçmak için yaklaşıyor numarası yaptı.
- Laura pretended to get closer, only to turn around and run away at the last minute.
Tom kaçmak için hiç zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in getting away.
Tom saçını tıraş ettirmek için, hastanenin yakınındaki berbere gitti.
- Tom went to the barbershop near the hospital to get his hair cut.
Arabayı tamir ettirmek 300 dolara maloldu.
- It cost $300 to get the car fixed.
İstifa etmek zorundaydım çünkü yeni patronla anlaşamadım.
- I had to resign because I just didn't get along with the new boss.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
İnsanların çoğu bunu yapmak zorunda olsalar bile yataktan erken kalkma konusunda çok isteksizdirler.
- Most people have great disinclinations to get out of bed early, even if they have to.
Tom'un işleri hatasız yapmak için tek şansı vardı.
- Tom had only one chance to get things right.
Şirketin tepesine gelmek için, onun sıkı çalıştığını herkes biliyor.
- Everyone knows that he worked hard to get to the top of the company.
Bill ve John çene çalmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to shoot the breeze.
Tom'u hastaneye götürmek zorundayız.
- We have to get Tom to the hospital.
Fort Sumter'a yemek götürmek zor olacak.
- Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Yalnız yemek yemeye alışıyorum.
- I'm getting used to eating alone.
Çok azla yemek yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much, you will get fat.
Adaya ulaşmak onlar için zordu.
- It was hard for them to get to the island.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of here.
Tom'u oradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of there.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is hard to get along with.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is difficult to get along with.
Bize bir indirim yapmalarını sağlamak zor olacak.
- It'll be difficult to get them to give us a discount.
Yeni metro 20 dakika içinde okula gitmemi sağlamaktadır.
- The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Gittiğim her yerde Noel müziklerini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
Tom'un Mary hakkında konuşmasını duymaktan bıktım.
- I get tired of hearing Tom talking about Mary.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom'un başını belaya sokmakla ilgili uzun bir geçmişi var.
- Tom has a long history of getting into trouble.
Başımı belaya sokmak istemiyorum.
- I don't want to get into trouble.
Ben arabaya binmekten usanıyorum.
- I'm getting sick of the ride.
Bir sonraki uçağa binmek mümkün mü?
- Is it possible to get on the next flight?
Sorularınız varsa, benimle temasa geçmekten çekinmeyin!
- If you have questions, don't hesitate to get in touch with me!
Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?
- What's the best way to get in touch with you?
Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?
- Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us?
Siyasete katılmak istiyorum.
- I want to get involved in politics.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Ondan kurtulmak istiyorum.
- I want to get rid of it.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
- It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
- I want to reach the hotel before it gets dark.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
... that's a really big area that we could get into to help ...
... of this if they get the chance? Speaking of Iran and China, there are plenty ...