Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
- They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
Aslanların şahinler üzerinde kolay bir galibiyeti vardı.
- The Lions had an easy win over the Hawks.
Tom zaferi şarapla kutluyor.
- Tom was celebrating the victory with wine.
İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı.
- British forces at this time were winning victories.
O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
- That team has little, if any, chance of winning.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
- Is there any possibility that he'll win the election?
Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.
- Thus he succeeded in winning her heart.
Her zaman başarılı olamazsın.
- You win some, you lose some.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
- If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
- Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.