to gain the victory; to be successful; to triumph; to prevail

listen to the pronunciation of to gain the victory; to be successful; to triumph; to prevail
Englisch - Türkisch

Definition von to gain the victory; to be successful; to triumph; to prevail im Englisch Türkisch wörterbuch

win
{i} galibiyet

Eder galibiyet golünü attı. - Eder scored the winning goal.

Tom galibiyet golünü attı. - Tom scored the winning goal.

win
{i} zafer

Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi. - Winning the election was a great victory for the candidate's political party.

Tom zaferi şarapla kutluyor. - Tom was celebrating the victory with wine.

win
{i} kazanma

Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı? - Is there any possibility that he'll win the election?

O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var. - That team has little, if any, chance of winning.

win
{i} başarı

Her zaman başarılı olamazsın. - You win some, you lose some.

Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız. - I hope you will succeed in winning the prize.

win
{f} kazanmak; (yarışma veya başka bir uğraşı sonucunda) elde etmek: Who won the contest? Yarışmayı kim kazandı? Utku's won the
win
isabet etmek
win
kazamak
win
ulaşmayı başarmak
win
{f} kazan

Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder. - If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.

Sıra beyazda ve kazandı. - White to play and win.

win
yengi
win
{f} galip gelmek
win
{f} kazanmak

Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor. - Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.

Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi. - Winning the election was a great victory for the candidate's political party.

win
win by a head yarışta bir at
win
{f} (won, --ning)
win
birinci gelmek
win
birinci gelme
win
gayesine erişmek
win
{f} ikna etmek
Englisch - Englisch
win
to gain the victory; to be successful; to triumph; to prevail
Favoriten