Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
O konuklarını yürekten ağırladı.
- She gave her guests a hearty reception.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Ben seni gönülden destekliyorum.
- I heartily support you.
Beklenildiği gibi, Yeni Yıl Arefesinde Tom cesaret buldu ve topallayarak partiye yürüyebildi.
- Tom took heart and, sure enough, on New Year's Eve he was able to hobble along to a party.
Şimdi cesaretini kaybetme.
- Don't lose heart now.
Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Fear crept into my heart and settled there.
Bu, korkaklara göre değil.
- It's not for the faint of heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
I heart you (I love you).
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- But love can break your heart.