Bilimin amacı, çoğunlukla söylenildiği gibi, anlamak değil, öngörmektir.
- The aim of science is, as has often been said, to foresee, not to understand.
O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.
- Young as he is, he has a large family to provide for.
Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
O, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz çalışır.
- He works day and night to provide for his family.
O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.
- He has a wife and two young children to provide for.
Kolonlar sağlam bir temel sağlamaktadır.
- Columns provide a solid foundation.
Televizyon bilgi sağlamak için çok önemli bir araçtır.
- Television is a very important medium through which to provide information.
I foresee in this, he says, the breaking up of our profession. The Lamplighter - Charles Dickens, 1838.