Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.