Tom'a her şeyin yolunda olduğunu söyle.
- Tell Tom that everything's fine.
Şimdi her şeyin yolunda olduğuna inanıyorum.
- I believe everything is fine now.
Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
- A healthy curiosity is truly a fine thing.
Güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
- She gave birth to a fine healthy baby.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- Peel and finely chop the horseradish.
Rahatla, iyi gidiyorsun.
- Relax, you're doing fine.
Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.
- Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out.
O, ince yontulmuş özelliklere sahip bir kızdı.
- She was a girl with finely chiseled features.
Bu kahveyi çok ince öğüt.
- Grind this coffee very fine.