O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti.
- He felt that something was about to happen.
Şimdi, ne olduğunu bulmak zorundayız.
- Right now, we have to find out what happened.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundasın.
- You've got to find out what happened to Tom.
Tom Mary'nin onun partisine gelmek istediğini duyduğunda gerçekten memnun oldu.
- Tom was really glad to hear that Mary wanted to come to his party.
Yarın gelmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to come tomorrow.