Fadıl en kötüsünü beklemek ve planlamak zorundaydı.
- Fadil had to expect and plan for the worst.
Ara sıra bunun olmasını beklemek zorundasın.
- You have to expect that to happen once in a while.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.
- The math homework proved to be easier than I had expected.
Otel beklentilerini karşıladı mı?
- Did that hotel meet your expectations?
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Tom beni beklemiyordu.
- Tom wasn't awaiting me.
Hızlı yanıtın bekleniyor.
- Awaiting your quick response . . .
Sözlükte o sözcüğe bakın.
- Look that word up in the dictionary.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
I expect that the troops will be defeated.
Let's in, and there expect their coming.
You are expected to get the task done by the end of next week.
... I expect the auto mechanic to fix it and hand it back to me ...
... we cannot expect. ...