to equal, level, balance an account

listen to the pronunciation of to equal, level, balance an account
Englisch - Türkisch

Definition von to equal, level, balance an account im Englisch Türkisch wörterbuch

even
{f} eşit olarak bölüştürmek
even
{s} dengeli
even
tam (sayı)
even
de
even
hatta ve hatta
even
acısını çıkarmak
even
bile

Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor. - You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.

O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil. - She is never online, even during her vacation.

even
engebesiz
even
daha da

Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım. - His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.

İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti. - As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.

even
hatta

Hatta babama karşı onu destekledim. - I supported her even against my father.

Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile. - There's proper etiquette for everything, even an orgy.

even
da
even
tamamıyla

Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun? - Do you even remember Tom?

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

even
{s} temkinli
even
neredeyse

Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı. - Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.

Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum. - I barely even remember Tom.

even
{s} düz, engebesiz
even
dahi

Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı. - They didn't even know who they were supposed to meet.

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

even
düzeltmek
even
{s} başabaş
Englisch - Englisch
{v} even
to equal, level, balance an account
Favoriten