O etkin önlemler alamadı.
- He could not take effective measures.
Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
- His speech was an effective apology for the Government's policies.
Çabalar sonuç getirmedi.
- The efforts brought about no effect.
Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
- Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
- The suspect had to lay all his personal effects on the table.
Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
- His speech was an effective apology for the Government's policies.
Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
- Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
Antiseptiklerin etkin uygulaması hastane enfeksiyonlarının önlenmesinde önemli bir konudur.
- The effective application of antiseptics is an important matter in the prevention of hospital infections.
O gerçekten etkiliydi.
- That was really effective.
Yasa hâlâ yürürlüktedir.
- The law is still in effect.
Vize yasağı yürürlükte olduğu sürece Boston'a gidemem.
- I cannot travel to Boston as long as the visa ban is in effect.
Ressam bu efekti nasıl alır?
- How does the painter get that effect?
Yazar bu efekti nasıl alır?
- How does the author get that effect?
Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
- In effect, flowers are the creators of honey.
The best way to effect change is to work with existing stakeholders.
Doppler effect.
The effect of flying was most convincing.
The effect of the hurricane was a devastated landscape.
... The great effect is Maria. ...
... the reason is the framing effect three thousand euros on the seven thousand ...