Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
- Tom began trying to break down the door.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
- A hammer was used to break the window.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
- I watched television during a break in my studies.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.
- He took a walk before breakfast.
Savaş çıksa ne yaparsın?
- What would you do if war were to break out?
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Plastik kolayca kırılmaz.
- Plastic does not break easily.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everyone has a breaking point.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
- If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
The wholesaler broke the container loads into palettes and boxes for local retailers.