Hiç kimse ülkemden nefret etmek istemedi.
- Nobody wanted to hate my country.
Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.
- To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive.
Jack Dorsey benden nefret ediyor.
- Jack Dorsey hates me.
Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
- Some people hate to argue.
Ondan nefret etmemin nedeni bu.
- This is why I hate him.
Fred benden nefret ettiğini söyleyecek kadar uzağa gitti.
- Fred went so far as to say that he had hated me.