Rehineleri serbest bırakmayı reddettiler.
- They refused to release the hostages.
Mahkumları bırakmalarını emretti.
- He ordered them to release the prisoners.
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- It's impossible to release his foot from the trap.
Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.
- I'm afraid you're going to have to release Tom.
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- It's impossible to release his foot from the trap.