Seni yalanlamama izin ver.
- Allow me to contradict you.
Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
Bakan kendi ifadesiyle çelişti.
- The minister contradicted his own statement.
Tom ve Mary her zaman birbirleriyle çelişiyor.
- Tom and Mary contradict each other all the time.
Seninle ters düşmekten nefret ediyorum.
- I hate to contradict you.
His testimony contradicts hers.