to denote association in thought, as for comparison or contrast

listen to the pronunciation of to denote association in thought, as for comparison or contrast
Englisch - Türkisch

Definition von to denote association in thought, as for comparison or contrast im Englisch Türkisch wörterbuch

with
{e} ile

Lütfen bir dolmakalem ile yaz. - Please write with a pen.

Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın. - You must not write a letter with a pencil.

with
yanında

Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım. - I took sides with them in the argument.

O her gün şemsiyesini yanında taşır. - He carries his umbrella about with him every day.

with
yanına

Gözleri kapalı olarak onun yanına oturdu. - She sat next him with her eyes closed.

Tom neredeyse yanına bir şemsiye almayı unutuyordu. - Tom almost forgot to take an umbrella with him.

with
-in lehinde
with
canlı

Ben özellikle bu canlı portreden memnunum. - I am pleased with this vivid portrait in particular.

O, arkadaş canlısı kahverengi gözlerle bana gülümsedi. - She smiled at me with friendly brown eyes.

with
uyanık
with
ile beraber

Tom Mary ile beraber çıkmamı öneren kişiydi. - Tom was the one who suggested that I go out with Mary.

Merhaba çocuklar, ben Tom'um ve Mary ile beraber buradayım. - Hello guys, I'm Tom and I'm here with Mary.

with
-i olan
with
-e karşın
with
-den yana
with
-e karşı
with
-e rağmen
with
sayesinde

Yardımın sayesinde başarabildim. - With your help, I could succeed.

Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin. - With your talent, you should be able to make a lot of money.

with
nedeniyle

Tom grip nedeniyle hastalandı. - Tom came down with the flu.

Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım. - I had to have my brother help me with my homework due to illness.

with
geri

O bir hafta içinde geri dönecek. - She will be back within a week.

Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı. - In the end, the Germans were forced to withdraw.

with
ile beraber/birlikte, ile: She's living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom
with
-li
with
(İnşaat) ile, birlikte
with
edat
Englisch - Englisch
with
to denote association in thought, as for comparison or contrast

    Silbentrennung

    to de·note as·so·ci·a·tion in thought, as for com·pa·ri·son or con·trast

    Aussprache

Favoriten