to demonstrate by proof or evidence; to prove

listen to the pronunciation of to demonstrate by proof or evidence; to prove
Englisch - Türkisch

Definition von to demonstrate by proof or evidence; to prove im Englisch Türkisch wörterbuch

convict
{f} suçlu bulmak
convict
{i} hükümlü

Kaçan hükümlüler yollarını ayırmaya karar verdiler. - The escaped convicts agreed to part ways.

Polis bu alanda kaçan bir hükümlüyü arıyor. - The police are hunting an escaped convict in this area.

convict
mahkum

Tom, Mary'nin katilini mahkum etmemiz için ihtiyacımız olan delili buldu. - Tom found the evidence we needed to convict Mary's killer.

O, cinayetten mahkûm edildi. - He was convicted of murder.

convict
suçlu bul,v.mahkum et: n.mahkum
convict
kürek mahkumu
convict
mahküm
convict
yargılı
convict
suçlandırmak
convict
{f} mahkum et

Tom, Mary'nin katilini mahkum etmemiz için ihtiyacımız olan delili buldu. - Tom found the evidence we needed to convict Mary's killer.

Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz. - We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.

convict
suçlu bul

Tom birinci dereceden cinayetten suçlu bulundu. - Tom was convicted of first-degree murder.

Tom ve Mary'nin her ikisi de suçlu bulundular. - Both Tom and Mary were convicted.

convict
suçlu

Tom karısını öldürdüğü için 2013 yılında suçlu bulunmuştu. - Tom was convicted in 2013 for his wife's murder.

Tom hüküm giymiş bir suçlu. - Tom is a convicted felon.

convict
{f} mahkum etmek

Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu. - There wasn't enough evidence to convict him of the crime.

Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz. - We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.

convict
mahkum kimse
convict
{i} mahkûm, hükümlü
convict
{f} kabullendirmek
Englisch - Englisch
convict
to demonstrate by proof or evidence; to prove
Favoriten