to demand that a drawee pay, or that the presenter's bank accept, (a draft)

listen to the pronunciation of to demand that a drawee pay, or that the presenter's bank accept, (a draft)
Englisch - Türkisch

Definition von to demand that a drawee pay, or that the presenter's bank accept, (a draft) im Englisch Türkisch wörterbuch

present
{i} mevcut

Tom'un dışında herkes mevcuttu. - All but Tom were present.

Kabinenin her üyesi mevcuttu. - Every member of the cabinet was present.

present
{i} şu an

O, şu anki maaşından memnun. - She is content with his present salary.

Şu andaki hükümetin çok sayıda problemleri var. - The present government has many problems.

present
{i} hediye, armağan
present
{s} şimdiki

Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın. - You must live in the present, not in the past.

Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz. - We are groping for a way out of the present situation.

present
{s} halihazırdaki
present
bergüzar
present
gün

Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz. - Tom never fails to send a birthday present to his father.

Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum. - I would like to give him a present for his birthday.

present
{i} belge
present
tanıtmak
present
sahnede göstermek
present
{i} şimdiki zaman

Hepimiz şimdiki zamanın yanı sıra geçmişle ve gelecekle bağlandık. - All of us are connected with the past and the future as well as the present.

Cennet ya da cehennem yoktur. Biz sadece şimdiki zamanda yaşayabiliriz. - There is no heaven or hell. We can only live in the present.

present
{s} adı geçen
present
(fiil) sunmak, sahneye koymak, vermek, bulunmak (iltifat), tanıtmak, takdim etmek, ortaya koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, doğrultmak (silah), doğrultmak, sahnelemek
present
{f} takdim etmek
present
takdim etme
present
şu anki

Çoğu şu anki kariyerinden bıkmış. - Many are fed up with their present careers.

Tom şu anki maaşından memnun değil. - Tom isn't content with his present salary.

present
bugünkü

Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur. - The present world owes its convenient life to petroleum.

Tom bugünkü toplantıda hazır olacak. - Tom is going to be present at today's meeting.

present
{s} bulunan, hazır, mevcut: the animals present in this region bu bölgede bulunan
Englisch - Englisch
present
to demand that a drawee pay, or that the presenter's bank accept, (a draft)
Favoriten