Kocasından ölümüne korkuyordu.
- She was scared to death of her husband.
Tom ölümüne korkuyordu.
- Tom was scared to death.
Köpek ölüme yakındır.
- The dog is close to death.
Bu adam ölüme mahkûm edilmelidir.
- That man should be sentenced to death.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
Ölümden önce hayat var mıdır?
- Is there life before death?
Teslim olmak zorundaysam, ölmeyi tercih ederim.
- If I had to surrender, I'd rather choose death.
Tom açlıktan ölmeyecek.
- Tom isn't going to starve to death.
Bazen kardiyovasküler hastalığın ilk belirtisi ölümdür.
- Sometimes the first symptom of cardiovascular disease is death.
İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
- A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
O, babasının ölümünden sonra ailesi için baş vurulacak tek kişiydi.
- He was the only recourse for his family after his father's death.
O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
- He took care of the business after his father's death.
Onlar söylenemeyecek miktarda ölüm ve yıkıma neden oldular.
- They caused an untold amount of death and destruction.
Savaş kente ölüm ve yıkım getirdi.
- The war brought about death and destruction in the city.
Oğlunun ölümü üzerine ağladı.
- She wept over her son's death.
Kızının ölümü üzerine ağladı.
- He wept over his daughter's death.
Biz ölümüne savaşmalıyız.
- We must fight to the death.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
- A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
That's been done to death..
When death walked in, a chill spread through the room.
The death of my grandmother saddened the whole family.
The two gladiators fought to the death.
... the difference in death rates is much smaller than the difference in fertility rates. So ...
... death to over 200. ...