Tom Mary'ye bakmak için geriye döndü.
- Tom turned around to face Mary.
Bu kızın güzel bir yüzü var. Kalbim ona bakmaktan erir.
- This girl has a pretty face. My heart melts from looking at it.
İngiltere tehlikeli şekilde düşük gıda malzemeleri ile karşı karşıya idi.
- Britain faced dangerously low supplies of food.
Kurbanın vücudu halı üzerinde yüzü aşağıya bakacak şekilde yatıyordu.
- The victim's body was lying face down on the rug.
Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı.
- I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
- Tom's face is badly bruised.
I'm going to have to face this sooner or later.