Anne pastayı üç parçaya böldü.
- Mother divided the cake into three parts.
Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
- This factory manufactures automobile parts.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
- This theory consists of three parts.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
- They debated other parts of the proposal.
Onların tarafında bir hataydı.
- It was a mistake on their part.
Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
- I intend to take my position as a third party.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
- Tom admitted that it was partially his fault.
Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
- Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
Tom zaten görevini yaptı.
- Tom has already done his part.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
- What is the hard part of learning Japanese?
Parti için sandalyeler ayırtıldı.
- The seats were reserved for the party.
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
- After ten years as business partners, they decided to part ways.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
- No one was in a hurry to leave the party.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
- The day came at last when he had to part from her.