Anne pastayı üç parçaya böldü.
- Mother divided the cake into three parts.
Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
- Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
- They debated other parts of the proposal.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
- They could not agree on some parts of it.
Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
- I intend to take my position as a third party.
Onların tarafında bir hataydı.
- It was a mistake on their part.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Yarın akşam bir partimiz var.
- We have a party tomorrow evening.
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
Tom zaten görevini yaptı.
- Tom has already done his part.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
- Who was at the party beside Jack and Mary?
Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
- After ten years as business partners, they decided to part ways.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
- No one was in a hurry to leave the party.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
- I have no idea why you want to part with that.