Ben onun kötü sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
- I am concerned about his poor health.
Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
- Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
Bu seni hiç ilgilendirmez.
- This does not concern you at all.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.
- This product has been designed with the highest concern for safety.
Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
- Your friends are really concerned about your health.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
O endişeleri paylaşıyor musunuz?
- Do you share those concerns?
Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
- To tell the truth, this matter does not concern it at all.
Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
- The man is not concerned in this project.
Söylemek zorunda olduğum şey, buradaki herkesi ilgilendirir.
- What I have to say concerns everyone here.
Tom bir şey hakkında çok endişeli görünüyor.
- Tom seems to be very concerned about something.
Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
- This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
Aşırı nüfus büyük bir sorundur.
- Overpopulation is a big concern.
Güvenlik birincil sorundur.
- Safety is the primary concern.
Bu mesele seni ilgilendirmiyor.
- This matter doesn't concern you.
Bu hepimizi ilgilendiren bir mesele.
- It's a matter that concerns all of us.
Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.
- The existing law concerning car accidents requires amending.
Endişeli olmamız gerekiyor mu?
- Should we be concerned?
Bu, firmamızı ilgilendirmiyor.
- It is no concern of our firm.
Senin için kaygılandım.
- I've been concerned about you.
Tom kaygısını saklamaya çalıştı.
- Tom tried to hide his concern.
Bana kalırsa işler iyi gidiyor.
- As far as I'm concerned, things are going well.
Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.
- So far as he was concerned, things were going well.
Mark's health was of great concern to Connie.
... awful lot of Sturm und Drang and hand-wringing and concern over users and what they were ...
... And the reason this is a concern of mine is that it's ...