Tabii ki caz müziğine aşina idi.
- Of course he was familiar with jazz.
Ben onun caz müziği sevdiğini biliyorum.
- I know he likes jazz music.
O meseleleri daha karmaşık hale getirecek.
- That'll complicate matters more.
Dil bilgisi çok karmaşık.
- Grammar is very complicated.
Tüm bunlarla hayatımı zorlaştırmak istemiyorum!
- I don't want to complicate my life with all that!
Onun yokluğu konuyu zorlaştırmaktadır.
- His being absent complicates matters.
Ne zaman bu kadar çetrefilli oldu?
- When did it get so complicated?
Herkesin hayatı muğlak.
- Everybody's life is complicated.
How poor, how rich, how abject, how august, / How complicate, how wonderful, is Man!.
The DA has made every effort to complicate me in the scandal.
... main interest of this building lies in its which these complicate with arab ...