İstifa etmekten başka seçeneği yoktu.
- He has no choice but to resign.
Şu andaki işimden istifa etmek istemiyorum.
- I don't want to resign my job at present.
Çekilme hayatın ilk dersidir.
- Resignation is the first lesson of life.
Onlar belediye başkanının çekilmesini istediler.
- They demanded that the mayor should resign.
Şirket insanların gönüllü olarak istifa etmeleri için yalvardı.
- The company appealed for people to take voluntary resignation.
Suudi Arabistan büyük elçisinin istifa ettiğini az önce gördüm.
- I've seen just now that the ambassador of Saudi Arabia has resigned.