Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Evime gelmek için zahmet etmeyin.
- Don't bother to come to my house.
Yarın gelmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to come tomorrow.