Tom bizi suçlamak istiyor.
- Tom wants to blame us.
Başka kimi suçlamak istersiniz?
- Who else would you like to blame?
Hayır, kabahatin bende olduğunu düşünmüyorum.
- No, I don't think that I am to blame.
Suçu üstlenmeye razı oldu.
- She consented to take the blame.
Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
- Not only you but I also was to blame.
Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
- I don't blame you for the accident; it was not your fault.
Kimse kaza için suçlanmadı.
- Nobody was to blame for the accident.
Senin hataların için beni suçlama.
- Don't blame me for your mistakes.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun birazını paylaş.
- I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame.
I covered the serious programmes too, and indeed, right from the start, I spent more time praising than blaming.