to cause to grow old; to impart the characteristics of age to

listen to the pronunciation of to cause to grow old; to impart the characteristics of age to
Englisch - Türkisch

Definition von to cause to grow old; to impart the characteristics of age to im Englisch Türkisch wörterbuch

age
{i} devir
age
yaş

Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi. - At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.

Senin yaşında bir oğlu var. - He has a son of your age.

age
rüşt

Henry bu mart ayında rüştünü ispatlayacak. - Henry will come of age this March.

age
ihtiyarlamak
age
ihtiyarlatmak
age
çağ

Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz. - We often hear it said that ours is essentially a tragic age.

Biz atom çağında yaşıyoruz. - We are living in the atomic age.

age
eskit

Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir. - If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.

age
{i} erginlik
age
{f} yaşlanmak

Yaşlanmak iyi değildir ama alternatifi daha iyi değildir. - Ageing isn't good, but the alternative is no better.

Yaşlanmaktan kaçamazsın. - You can't run away from age.

age
(Tekstil) buharlamak
age
çoktan beri
age
(isim) yaş; asır; devir, çağ; erginlik, reşit olma; yaşlılık
age
{f} yıpratmak
age
dark ages karanlık devirler
age
chronological age kronolojik yaş
age
under age reşit olmamı
Englisch - Englisch
age

Grief ages us.

to cause to grow old; to impart the characteristics of age to
Favoriten