İşi insanları eğlendirmek olan ve şovlara katılan kişi bir eğlendiren kimsedir.
- The man whose work it is to amuse people who attend a show is an entertainer.
Sami kendini eğlendirmek için bir yol buldu.
- Sami found a way to keep himself amused.
Küçük şeyler küçük zihinleri eğlendirir.
- Small things amuse small minds.
Oyunlar oynayarak kendimizi eğlendirdik.
- We amused ourselves by playing games.
Ben çocukları eğlendirmem.
- I don't amuse children.
Ebeveynler bebeklerini bir oyuncakla eğlendirmeye çalışır.
- The parents try to amuse their baby with a toy.
Onun hikayesinden oldukça zevk aldık.
- We were greatly amused by her story.