Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
- You have to share the cake equally.
Annem doğum günüm için bir pasta yaptı.
- Mom made a cake for my birthday.
O, kek parçasını benimle paylaştı.
- She shared her piece of cake with me.
İki keki de sevmiyorum.
- I like neither of the cakes.
O aşırı para harcıyor.
- He's got money to burn.
Ne kadar para istiyorsun?
- How much money do you want?
Benim için, vakit nakit değildir.
- For me, time is not money.
Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.
- Many people use cash machines to withdraw money.
Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.
- Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
Anne pastayı üç parçaya böldü.
- Mother divided the cake into three parts.
Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.
- Layla burned Fadil alive for his money.
Mary servete konduktan sonra bir alışveriş çılgınlığına devam etti.
- Mary went on a shopping spree after coming into some money.
A cake of soap.
... OOH! CAKE. ...
... well hot cake ...