İtfaiye, alevleri kontrol altına getirmek için çalışıyor.
- The firefighters are trying to bring the flames under control.
Tom'a bir hediye getirmek için geldim.
- I've come to bring Tom a gift.
Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.
- Tom wanted to bring home a souvenir.
Öğle yemeğini getirmek zorunda değilsin.
- You do not have to bring your lunch.
Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
- Bring me today's paper, please.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... to bring to play, that are going to be so anxious to get good workers they're going ...
... But put that aside, and I bring no judgment. ...