Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.
- In other words, he is a man of faith.
O bir inanç insanıdır.
- He is a man of faith.
Kendine daha çok güvenin olmalı.
- You should have more faith in yourself.
İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.
- People lost faith in banks.
Zayıf imanına rağmen, rahip onu kutsadı.
- Despite his weak faith, the priest blessed him.
Bir dua, iman olmadan işe yaramaz.
- A prayer without faith is useless.
Köpeklerin vefakarlığı bizi etkiler.
- Dogs' faithfulness impresses us.
Tom kesinlikle Mary'nin sadık olduğuna inanıyor.
- Tom certainly believes Mary is faithful.
İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.
- Faith makes all things possible.... love makes all things easy.
Dinsel inancımı yitirdim.
- I've lost my religious faith.
O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.
- He stared at the faithful miniature of the dinosaur.
Sözüne sadık olmalısın.
- You must be faithful to your word.