O, elimi kavradı ve onu sıkıca tuttu.
- She took hold of my hand and held it tightly.
O, kolumu sıkıca kavradı.
- She gripped my arm tightly.
Bu ayakkabılar çok dar. Acıtıyorlar.
- These shoes are too tight. They hurt.
Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
- I felt an uncomfortable tightness in my chest.
Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.
- Tom is balancing on a tightrope.
Tom gergin ip üzerinde yürümede iyidir.
- Tom is good at walking on a tightrope.
O, kolumu sıkıca kavradı.
- She gripped my arm tightly.
İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
- I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
Ben kemerimi sıkmak zorundayım.
- I have to tighten my belt.
Bu civatayı sıkmak zorundayım.
- I have to tighten these bolts.
Balerinler tayt, tütü etek ve bale ayakkabısı giyiyorlardı.
- The ballerinas wore tights, tutus and ballet slippers.
Sami, kendisinin Leyla'nın kırmızı taytını giyerken çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.
- Sami posted photos of himself wearing Layla's red tights.
Ev ödemelerimizi yapmak için, kemerlerimizi sıkıştırmak zorunda kalacağız.
- To make our house payments, we're going to have to tighten our belts.
The mountain pass was made dangerous by its many tight corners.
We've grown tighter over the years.
That is one tight bicycle!.
Make sure the lid is closed tight.
We went drinking and got tight.
They flew in a tight formation.
Don't do that. That's tight.
I grew up in a poor neighborhood; money was very tight, but we made do.
... in a tight-knit communities ...