Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
John, bir şey söyleyemeyecek kadar çok şaşırmıştı.
- John was too surprised to say anything.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Şaşırmaktan hoşlanmam.
- I don't like being surprised.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Tom konuşamayacak kadar çok şaşkındı.
- Tom was too surprised to talk.
Şu kadınlar konuşamayacak kadar şaşkındılar.
- Those women were too surprised to speak.
Bugger me sideways! Bugger me, here's my bus. Well, I'm buggered!.
... was surprised to see that their daily circulation is ...
... I was so surprised they actually put this out like a ...