Onların bir kulübesi yok.
- They don't have a shed.
Kulübeyi temizleyin ve ihtiyacınız olmayan şeyleri atın.
- Clean out the shed and throw away things you don't need.
Onlar ya barakada ya da mağarada.
- They're either in the shed or in the den.
O acı gözyaşları döktü.
- She shed bitter tears.
Hikayeyi dinlerken gözyaşı döktü.
- She shed tears while listening to the story.
A tree sheds leaves in autumn.
Norveç'in çok sayıda boş sığır ahırları var.
- Norway has many old empty cattle sheds.
Can you shed any light on this problem?.
When we found the snake, it was in the process of shedding its skin.