Tom Mary ile görülmek istemiyor.
- Tom doesn't want to be seen with Mary.
Tom, Mary'yle görülmek istemiyordu.
- Tom didn't want to be seen with Mary.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.
- Tom acts like he doesn't want to be seen with us.
O gün görülen bir dolunaydı.
- It was a full moon that was seen that day.
Görülen bir şey, asla görülmemiş gibi olmaz.
- What has been seen can not be unseen.
Onunla görülmek istemiyorum.
- I don't want to be seen with him.
Tom Mary ile görülmek istemiyor.
- Tom doesn't want to be seen with Mary.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Sami çıplak görünmek istemedi.
- Sami didn't want to be seen naked.
Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
- I had never seen a panda until I went to China.
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Oraya zamanında gidip gidemeyeceğim yakında görülecek.
- It remains to be seen if I can get there in time.
Tom ve Mary görülecek hiçbir yerde değildi.
- Tom and Mary were nowhere to be seen.
O, evin dışına giderken görüldü.
- He was seen going out of the house.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
O daha iyi günler görmüş olmalı.
- She must have seen better days.
O, partide beni görmüş olamaz.
- She cannot have seen me at the party.
... ERIC SCHMIDT: I have not seen the text of the French law. ...
... we've seen Iranians who've attempted to exercise their universal rights, um, be suppressed, ...