Sıfatın ismiyle uyuşmak zorunda olduğunu unutma.
- Don't forget that the adjective must agree with its noun.
Başkan Roosevelt yardım etmeyi kabul etti.
- President Roosevelt agreed to help.
Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler.
- They agreed to work together on the project.
Onunla aynı fikirde olmak zorundayım.
- I have to agree with him.
Onlarla aynı fikirde olmak zorundayım.
- I have to agree with them.
Ben kesinlikle size katılıyorum.
- I agree with you absolutely.
Ben prensip olarak yasağa katılıyorum fakat uygulamada oldukça zor olacak.
- I agree with the ban in principle, but in practice it will be extremely difficult.
Buradaki iklim bana iyi gelmiyor.
- The climate here doesn't agree with me.
Bu iklim bana iyi gelmiyor.
- This climate doesn't agree with me.
Biz indirim oranı üzerinde mutabık kaldık.
- We have agreed on the rate of discount.
Biz neredeyse hiçbir şeyde mutabık kalmayız.
- We hardly ever agree on anything.
Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular.
- They agreed to elect him as president.
Bizim planımız için uygun musun?
- Are you agreeable to our plan?