Çok gösterişsiz giyinmişti.
- He dressed very modestly.
En iyi olduğunuzda alçakgönüllü olmak zordur.
- It's hard to be modest when you are the best.
Onun alçakgönüllülüğü saygı duymaya değer..
- His modesty is worth respecting.
Tom mütevazi, değil mi?
- Tom is modest, isn't he?
Biraz daha mütevazi olmaya çalış.
- Try to be a bit more modest.
Tom sadece mütevazi oluyor.
- Tom is just being modest.
Belki de Tom sadece mütevazi davranıyor.
- Maybe Tom is just being modest.
Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
- There was a modest rise in prices last year.
O kadar namusludur ki banyo yaparken kendi gözlerini bağlar.
- She's so modest that she blindfolds herself when taking a bath.
Her latest novel was a modest success.
... we've got to make some modest adjustments. ...
... And when I say modest, I mean, for example, ...