Birçok insan bu hikayenin düzmece olduğuna inanmak istemiyordu.
- Many people did not want to believe that this story was made up.
Tom'un düşüncesi uyduruk.
- Tom's mind is made up.
Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.
- Tom has made up his mind to go to Boston to study.
O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
- She made up her face in 20 minutes.
... in a basketball game made up of 12-year-old girls, ...
... And we make the bulk of the-- the difference is made up ...