to be left or over; to remain as available

listen to the pronunciation of to be left or over; to remain as available
Englisch - Türkisch

Definition von to be left or over; to remain as available im Englisch Türkisch wörterbuch

leave
ayrılmak

Ancak Lucy evinden ayrılmak üzereydi. - However, Lucy is about to leave her home.

Hoşuna gitsin ya da gitmesin, her durumda erken ayrılmak zorundasın. - In any case, you have to leave early, whether you like it or not.

leave
bırakmak

Anahtarı arabada bırakmak senin dikkatsizliğindi. - It was careless of you to leave the key in the car.

Konuyu ona bırakmaktan başka seçeneğimiz yoktu. - We had no choice but to leave the matter to him.

leave
izin

O az önce izinli gitti. - He's just gone on leave.

O iki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti - She took two weeks' leave and visited China.

leave
{f} bırakmak, terketmek
leave
bir yerde bırak
leave
{f} (taşıt) kalkmak
leave
{f} kalmak

Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi? - You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?

Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim. - I chose to leave instead of staying behind.

leave
sorumluluğuna bırakmak
leave
unutmak vazgeçmek
leave
yapraklanmak
leave
pozostawiać
to be left
bıraktırmak
leave
ayrıl,v.bırak: n.izin
leave
{f} vazgeçmek. leave a good/bad
leave
bakımına bırakmak
leave
{i} veda, ayrılma
to be left
bırakılmak
leave
(isim) müsaade, izin, ruhsat; veda
leave
{f} yola çıkmak

Yola çıkmak istiyor musun? - Do you want to leave?

Yola çıkmak için ne zaman hazır olursun? - When will you be ready to leave?

leave
{i} veda

Vedalaşmadan gitmek istemedim. - I didn't want to leave without saying goodbye.

O ayrılmak üzereyken vedalaştı. - He said farewell as he was about to leave.

Englisch - Englisch
leave
to be left or over; to remain as available
Favoriten