Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır.
- Traffic lights are used to direct traffic.
Sami bir film yönetmek istiyordu.
- Sami wanted to direct a film.
Tom Boston'a direkt uçuş aldı.
- Tom took a direct flight to Boston.
O bir direkt uçuş mu?
- Is it a direct flight?
Bundan ben sorumluyum.
- I am in charge of this.
O yayınlama için bir dergi hazırlanmasında sorumlu oldu.
- He was in charge of preparing a magazine for publication.
Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var.
- Tom has a poor sense of direction.
O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- She promised her father to be in time for lunch.
O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.
- It was tremendously exciting to be in Boston at that time.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Doğrudan doğruya Tom'la konuşabilir miyiz?
- Can we talk to Tom directly?
O, bu konuda açıktır.
- He is very direct about it.
Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın.
- I don't understand; you have to be more direct.
Bir kaptan, gemisinden ve ekibinden yükümlüdür.
- A captain is in charge of his ship and its crew.
Bu şirkette çalışan kadınlardan yükümlü olacaksın.
- You'll be in charge of the women working in this factory.
... charge of what's running on it, at least as between you and corporations, or you and the ...
... But we are not in charge of maintaining or trying to build ...