Havaalanı ne kadar uzak?
- How far away is the airport?
Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
- An apple a day keeps the doctor away.
Uzağa gittiğim için pişmanım.
- I regret that I am going away.
Yağmur, yağmur, uzağa git. Başka bir gün yine gel.
- Rain, rain, go away. Come again another day.
Karım uzaktayken zor durumdaydım.
- I am inconvenienced when my wife is away.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken işyerinin sorumluluğunu almasını istedi.
- The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away.
Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
- He had no choice but to run away.
Kuşlar dört bir yana uçuştu.
- The birds flew away in all directions.
Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
- Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
Hey, oradan uzak dur.
- Hey, get away from there.
Balon rüzgar tarafından bir yere taşınıyordu.
- The balloon was carried away somewhere by the wind.
Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
- Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
Beni buradan uzaklaştıracak bir tekne istiyorum.
- I want a boat that'll take me far away from here.
O buradan hemen ayrıldı.
- She left here right away.
Başka yerde o kadar uzun kalmamalıydım.
- I shouldn't have stayed away so long.
Şimdi gider misiniz, lütfen?
- Can you please go away now?
İşten şimdi uzaklaşamam.
- I can't get away from work now.
Patron dışarıdayken ofisin sorumlusu kim?
- Who is in charge of the office while the boss is away?
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Hemen doktoru arayın.
- Call the doctor right away.
O, hemen geri döneceğini söyledi.
- She said she would be back right away.
Tüm öğleden sonra durmadan uyudum.
- I slept the whole afternoon away.
The master is away from home.
Anchors away!.
Go away!.
While De Anza was exploring the Bay of San Francisco, seeking a site for the presidio, the American colonists on the eastern seaboard, three thousand miles away, were celebrating the signing of the Declaration of Independence.
... It's at 2:00 PM and it's only five minutes away. ...
... finally, technology can just go away and people can focus ...