Nagasaki çevresinde onlara rehberlik edebilmem için kadınla birlikte gittim.
- I went with the women so that I could guide them around Nagasaki.
Tom, Mary çevresinde iken her zaman sinirlenir.
- Tom always gets nervous when Mary is around.
Odanın etrafında koşma.
- Don't run around in the room.
Dünya senin etrafında dönmüyor.
- The world doesn't revolve around you.
O onun hakkında her zaman güzel şeyler söyler, özellikle o etrafta olduğunda.
- She always says nice things about him, especially when he's around.
Etrafta bir kalabalık toplandı.
- A crowd gathered around.
Çevrede kuşlar uçuyorlar.
- The birds are flying around.
Çevrede fazla bulunmadım.
- I have not been around much.
Tom bir an durakladı ve çevresine bakındı.
- Tom paused for a moment and looked around.
Sami benzini Leyla'nın evinin çevresine serpti.
- Sami splashed gasoline around Layla's house.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
O, evin etrafına bakındı.
- He looked around the house.
İnsan vücudunun ısısı 37°C civarında gezinir.
- The temperature of the human body hovers around 37°C.
Sabahları her zaman yedi civarında uyanırım.
- In the morning I always wake up around seven o'clock.
Sanırım o bu civarda.
- I think it's around here.
Bu civarda bir postane var mıdır?
- Is there a post office around here?
Kedim odada oraya buraya koşuyor.
- My cat is running around the room.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Why are these clothes lying around?
Lafı uzatma ve bana doğruyu söyle!
- Stop beating around the bush and give it to me straight!
Doğru, daha ayakkabılarını giyememişken; yalan, dünyanın öbür ucuna gitmiştir bile.
- A lie can travel halfway around the world while the truth is putting on its shoes.
Tom kesinlikle bu civarda çok yardımcı oldu.
- Tom certainly helped a lot around here.
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Buradaki net-kafeler öğrencilere yiyecek ve içecek sağlamaktadır; ücretler yaklaşık saati bir pounddan başlamaktadır.
- The net-cafes here cater to students; fees start at around a pound an hour.
Postacı yaklaşık üç günde bir gelir.
- The mailman comes around every three days.
O hızla arkaya döndü.
- She turned around quickly.
O buralarda bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere around here.
Tom'un fikirlerinin buralarda fazla ağırlığı yoktur.
- Tom's opinions don't carry much weight around here.
Onun sesini duyduğunda geriye döndü.
- She turned around when she heard his voice.
Tom döşeme tahtası gıcırtısı duyduğunda geriye döndü.
- Tom turned around when he heard the floorboard creak.
Orada 30 yaşın altında hiç kimse yoktu.
- There was nobody under 30 around.
Tom odayı araştırdı ama orada başka hiç kimse yoktu.
- Tom looked around the room, but no one else was there.
B: Oh, he's still around. He's feeling better now.
She went around the track fifty times.
She spun around a few times.
The jackals began to gather around .
I'll see you around .
{{|}}.
The New York-style hot dog I love has been around for well over a hundred years.
She turned round and scowled at me.
- She turned around and scowled at me.
... around anti-protons. ...
... encourage you to follow the debate that we're gonna have this year around education reform. ...