Bu konu tartışılmaya değer.
- That topic is worth discussing.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Bunun ne kadar değerli olduğunu düşünüyorsun?
- How much do you think this is worth?
O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.
- It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you.
Cannes'daki Carlton otelinden 40 milyon euro değerinde mücevherler çalındı.
- Jewels worth €40-million were stolen in Cannes from the Carlton hotel.
Tom'un üç yüz bin dolar değerinde bir hayat sigortası vardı.
- Tom had a life insurance policy worth three hundred thousand dollars.
Mary güveninize layık değildi.
- Mary was not worthy of your trust.
Layık olduğunu düşündüğümüz kimseyi seçeceğiz.
- We will elect whoever we believe is worthy.
For, adds our erudite Friend, the Saxon weorthan equivalent to the German werden, means to grow, to become; traces of which old vocable are still found in the North-country dialects, as, ‘What is word of him?’ meaning ‘What is become of him?’ and the like. Nay we in modern English still say, ‘Woe worth the hour.’ {Woe befall the hour}.