Uzun yolculuk onun yarasını ağırlaştırmış.
- The long trip aggravated her injury.
Tom durumu ağırlaştırdı.
- Tom aggravated the situation.
Tom durumu kötüleştirdi.
- Tom aggravated the situation.
If both were to aggravate her parents, as my brother and sister do mine. — Samuel Richardson Clarissa.